Hayatı Kaçırmayanlar Kulübü TV
Kitaptan Hikayeler
O yaz üç ay kadar Londra’ya kuzenimin dil okuluna gidecektim ancak tam o sırada bana bir tiyatrodan oyun teklifi geldi.
Çiçek Dilligil / Tiyatro Sanatçısı
Anneannem biz üç kız torun yıllarca ne uğraşlarla elde ettiği malvarlığından bir ev satmıştı.
Neden, biliyor musunuz? Birer araba alalım diye.
Ayşenur Arslan / Gazeteci ve Yazar
Aldığım ilk dersin ödevi gereği sahneye çıktığım o ilk an, kırık bir İngilizceyle orada dururken dizlerim bir başka titredi. Bu sadece heyecan değildi, sanırım korktum ben. İşte o an, o korku çok güzel bir fırsatı kaçırttırdı bana.
Kardelen Hacıoğlu / Oyuncu
Muhammed Ali dünyada sadece on beş gazeteciye röportaj vermişti ve onlardan biri de bendim. Türkiye’de onunla röportaj yapabilen tek gazeteciydim. Herkes Muhammed Ali ile röportajımdan sonra şok oldu, çünkü gazetecilikte daha birinci senemdi.
Serap Özaksoy / Gazateci ve Türkiye’nin İlk Kadın Spor Muhabiri
Zamanı yaşıyoruz, hepimiz yaşıyoruz ama bunu ne kadar iyi değerlendirip, ne kadar boşa geçirdiğimiz bizimle alakalı bir şey, hayatı kaçırmak istemiyorsak anı yaşayacağız bu kadar basit.
İsmail Hacıoğlu / Oyuncu
Fırsatlar genellikle tecrübesizlikten, heyecanda, doğru düşünememekten kaybedilir, ama en büyük fırsatlar korkudan kaybedilir.
Ali Sami Alkış / Gazeteci ve Yazar
“Hayatınızda kaçırdığınız en büyük fırsat neydi?” dediklerinde hiç kuşkusuz son 4 yıldır tek bir cevabım var. Anneannem, ben ve annem birlikte yaşıyorduk. Anneannem çok esprili, bilmeceler anlatan beyaz kıvırcık saçlarıyla, bal tanığı gözleri olan tatlı tatlı birisiydi. Bazen pamuk diyorduk bazen süper babaanne!
Seda Demir
“Yılmaz, valla antrenörlük bir kesimin elinde, çok güçlüler.” dedi.
Dolayısıyla başkalarının o alana girmesi pek istenmiyordu… Türkiye Futbol Federasyonu’nun üzerinde büyük bir ağırlıkları olduğu için de gençlerin önü ne yazık ki kesiliyordu..
Yılmaz Vural
Kafamda artık bu taşların oluşturabileceği bir müze fikri iyice olgunlaşmıştı… Zar zor geçinirken, maaşımdan kırparak, fotoğraflı ve açıklamalı dosyalar hazırlayarak il-ilçe belediyelerine bu müze fikrini gönderiyordum. Çoğu belediye cevap bile göndermedi, bazıları ise bu müze için mali güçlerinin yetmeyeceği cevabını vermişlerdi.
Ahmet Aslan
Üçüncü sınıftayken zengin ailelerin çocuklarını gönderdiği özel bir okulda yatılı olarak okuyordum. Ferdi Ştatzer diye meşhur bir piyanist, bu okulda özel piyano dersleri veriyordu. Ben de piyanonun başında bu özel dersleri saatlerce izlerdim. Bir gün, ‘Piyanonun başında saatlerdir izleyip duruyorsun, senin yeteneğin var galiba, gel çalışalım,’ dedi.
Seyfi Dursunoğlu
Aslında hayatta her şeyi çok da kafaya takmamız gerekiyor.
Bundan 4 yıl önce; böyle her şeyin ters gittiği bir döneme girmiştim. Bir de bu gibi dönemlerde sadece kısmetsizlikleri görmeye başlıyor, kendini daha çok umutsuzluğa düşürmeye başlıyorsun. Bende bundan sonra böyle artık herhalde demeye başlamıştım.